Bir Teknik direktörün takıma etkisi her zaman tartışılır. Kimine göre bu yüzde 10’dur, kimilerine göre ise taş çatlasa yüzde 25’e kadar çıkar. Bu sezon İstanbulspor’u başarıya taşıyan Yalçın Koşukavak için çok daha yüksek bir orandan bahsetmek mümkün.
İkinci Lig beyaz grupta bu sezon İstanbulspor fırtınası esiyor. Bu sezon yeni yükseldikleri ligde kalıcı gibi görünmüyorlar. İlk hedef PTT 1. Ligi, sonrası Süper lig..
Pazarspor maçı öncesi ilimiz Rize’de konakladılar. Bende gidip, ziyaret ettim Yalçın hocayı..
Öyle kendisi ile önceden bir hukukum yok. Sadece merak ettim. Lige yeni çıkan ve tamamen genç bir takım nasıl oldu, neler yaşandı, bu başarı nasıl geldi, Türk futbolu hakkında genç teknik adamın düşünceleri, tamamen merak…
İyidere’de açılan yeni otelin lobisinde karşıladı beni. Yaklaşık memleketi İzmir’in plakası olan 35 dakika sohbet ettik kendisi ile. Bir kere kendini çok iyi yetiştirmiş. Cümleler ister futbol olsun, isterse futbol dışı hem bilimsel hemde çok dolgun. Öyle şimdiki Türk futboluna yön veren tecrübeli teknik adamlar gibi kaçamak bir o kadar da daldan dala atlayarak kesik cevaplar vermiyor.
Yalçın hocayı daha çok Reha Kapsal Hoca’nın yardımcısı olarak tanıyoruz, geçen sezon Altay’da kısa bir dönem görev yapmıştı. Bu sezon ise Oflu Sarıalioğlu ailesinin himayesinde olan ve rahmetli Ömer abinin mirası ile yürüyen İstanbul’un en köklü kulüplerinden İstanbulspor A.Ş’nin başında.
İstanbulspor bu sezon çok düşük bir bütçe ile kurulan takım. Yaş ortalaması 22, futbolcuların aldığı transfer ücreti ise ortalama 50 ile 60 bin lira arası değişiyor.
Bir Kulüp için teknik direktörden daha fazlası olan Yalçın Koşukavak tesislerde kalan 7 / 24 saatini takımıyla birlikte geçiren bir insan. İşte genç teknik adam hemde CEO olan Yalçın hoca ile yaptığım söyleşi:
“Ülke Futbolunda Birileri bir şeyleri çok yanlış yaptıkça…!”
“İstanbulspor’un çok önemli bir tarihi ve o tarihin içinde duygulandıracak bir durumu var. Çanakkale savaşında İstanbul Lisesi üst sınıf öğrencileri şehit düştü. Alt sınıf öğrencileri ise sarı olan sınıfın duvarlarını siyaha boyadılar ve sonrada sarı – siyah renklerle İstanbulspor’un renkleri oluşuyor. İstanbulspor son 10 senede izole bir durumdaydı. 3. Ligde sadece Sarıalioğlu ailesinin desteği ile ayakta kaldı. Bu sezon başı yönetim bana;” Hoca, takımı ligde bırak yeter” dediler. Bizde kulübün politikasın altında daha düşük bütçe altında bir takım kurduk. Gelinen bu noktada benim takımın ligde hiç 3. Olmadı, inşallah sezon sonu şampiyon oluruz. Bu arada Türkiye Liglerinde en az gol yiyen takım konumundayız. Geleceğe dönük projelerimiz var. Ülke futbolunda biriler bir şeyleri çok yanlış yaptıkça, siz az doğru yaptıkça başarılı oluyorsunuz. Buna bir başka örnekte Altınordu futbol takımı. Takımın fiziki şartları ben geldiğinde çok iyi değildi. Genç oyuncuları kazanmak için tesis çok önemli. Oyuncuyu geliştirmek için modern tesis şart. Bu yoktu, fakat benim aklıma başka bir şey geldi. Ben takımı sezon başı kampa getirmedim ve o kamp parası tesisin yatırımına gitti. Kamplar keşmekeşlerle dolu. 10 takım bir arada, biz kulüp yapılanması adına önemli işler yaptığımızı inanıyoruz. Ben İstanbulspor kulübüne şöyle çalışıyorum. Bir kere Türkiye’de teknik adamlar beden mühendisi olarak görülüyor. Asıl işler var ama, daha önemlisi siz bir CEO iseniz, daha iyi antrenörsünüz. Ben bunları yaptım. Çok genç bir takım. Bende genç bir antrenörüm. Türk futbolunda sizinde yakından tanıdığınız Kıvanç Karakaş’ı Yalova’dan ben aldım. Taha, Erçağ, Cihan Yılmaz, Şaban Genişyürek.. Ben işin bu tarafını daha çok seviyorum. Böyle oyuncuları bulmak, ülke futboluna kazandırmak keyif veriyor. Bu sezonda İstanbulspor’da bunları yaptım. Para şampiyon yapar mı ? Bence yapmaz. Para önemli bir güçtür, amaçtır. Para ile şampiyon olan takımlar var ama, bizim gibi genç başarıya aç takımlarda var. Oftaş, Giresunspor bunlardan biri. Tecrübeli, gezmiş, doymuş, tamamen paraya oynayan futbolcuyu motive etmek zordur. Ben bunlara mesai vermek istemem. Heyecana açık, öğrenmeye, gelişmeye açık oyuncu grubu ile çalışma çok doğru. Ben 7 / 24 mesai veren bir insanım. Ülke futbolunda bir Arda Turan var, başkası yok. 80 milyonda bir Arda Turan! Akıllı insanlar ipuçlarından sonuç çıkarır. Türk Milli takımları 19 yaşa kadar başarılı, ondan sonra neden başarı gelmiyor? Avrupa’da U19 mili takımı oyuncuları profesyonel maçlara çıkıyor. Bizde ise U19 Akademik ligde amatörce mücadelesine devam ediyor. Hesap ortada. Skor kaygısı nedeniyle teknik adamlar genç oyunculara şans vermiyor. Böyle olmamalı. Almanya’da iki veya üç profesyonel lig var. Bizde ise beş lig. Profesyonellik oldukça maliyet artıyor. Sistem bize genç oyuncu getirmiyor. antrenörler ve yöneticiler yetersiz, bende dahil. Bu durum karşısında tesadüfen iyi oyuncu çıkar. Futbol karakterli oyuncu yetiştiremiyoruz. İstikrar yok. Örnek G.Saray UEFA’yı kazanıyor, Süper kupayı kazanıyor, Dört sezon şampiyon oluyor ve Norveç köy takımına eleniyor. Türk futbolunda istikrar sorunu var. Türkiye’de bir 3. Lig takımı süper ligi eliyor. Burada şu çıkıyor; ya biz profesyonelliği anlatamıyoruz, yada oyuncular iyi profesyonel değil. Bu normal bir şey değil. Oyuncu sıkmıyor.
“Gittim, Yerinde Gördüm! Arada Büyük Fark Var!”
İstanbulspor, sezon sonu PTT 1. Ligde olursa yabancı oyuncu oynatacak mı? Sorusuna Yalçın hoca ilk yılın tehlikeli bir sezon olacağından evet dedi. Yönetim ise Altınordu modelini benimsemiş. Genç teknik adam bu konu hakkında şöyle devam etti;” Yabancı oyuncu alınacaksa biraz genç ve yetenekli olması gerekiyor. Kuzey Afrikalı oyuncular bireysel. Güney Afrikalı oyuncular ise tamamen oyun bilgileri üst düzey oyuncular. Bizim ülkede oynayan yabancı oyuncular daha çok suratlı, topu taşıyan, atletik öğrenciler. Güney Afrika’da tüm takımların teknik adamları Avrupalı teknik adamlar çalıştırıyor. Ben gittim ve uzun bir süre bu ligi takip ettim. Arada çok fark. Kuzey Afrika ve Güney Afrika yanyana ama onlar çözmüş işi, biz çözemedik. Bizim alt yapıda oynayanlar bunları model alıyor. Aslında pozisyon bilgisi yüksek, basit oynayan futbolcular çok daha değerli oyuncular” ifadelerini kullandı.
“Herkes Biliyor Ama Çözüm Yok!”
"Son yıllarda, Fatih hoca çok daha iyi işler yapmaya başladı. Ülke futbolunda daha köklü ve derinden düşünmeye başlandı. Biz Dünya 3’üncüsüde olduk. Demek ki başarılar sürekli olmayınca, gelip geçici olunca tesadüf oluyor. Sağlam bir yapı ile gelmek şart. Fransa’ya gitmek önemli ama, daha sağlam bir yapıyla gelmek çok daha önemli. Kimse sorunun parçası olmak istemiyor. Bu iş kimse değiştirmek istemiyor neden? Çünkü düzen böyle ve herkes memnun. Problem ortada, ama çözüm yok. Çünkü herkes aynı şeyleri anlatıyor. Türk futbolunda top yekûn bir projeye gerek var. Sağlıklı önce lokal, sonra genele etki eden bir yapılanmaya ihtiyaç var. Böyle günlük başarı ve çözümlerle bir yere gelinmiyor. Şampiyon olmak önemlidir ama, çok da büyük bir şey değildir. Dünya’ya baktığında her takım şampiyon oluyor. 3. Lige çıkarsınız şampiyon olursunuz, keza amatör kümede, süper ligde. Asıl olan takım olmak. Bence Şampiyonluktan önemli olan takım olmak.
“A.Ş Olmak Avantaj!”
Söyleşinin son bölümünde Rize’de antrenör olmanın hem çok kolay hemde çok zor olduğuna vurgu yapan Koşukavak ;” Ç.Rizespor A.Ş olmanın avantajı çok büyük. İstikrarlı bir yönetimi var. Yönetimi idare edenler her geçen gün deneyim kazanırlar. Kulüp daha sağlıklı işler yapar. Tersi bir durumda takım kötü gidiyor alayım beş oyuncu, hangi parayla alıyorsun? Sonrası malum tufan.. A.Ş yönetimin avantajı bu yönden büyük. İstanbulspor ve Altınordu’da A.Ş bunlara çok güzel örnek. Ç.Rizespor’u çalıştırmak hem çok kolay, hem çok zor. Nedeni ise taraftarının heyecanı. Başta Trabzonspor olmak üzere tüm Karadeniz takımlarında bu durum söz konusu” dedi.
Yalçın hoca ile yaptığım kısa söyleşi şimdilik bu kadar. Kendisininde dedeği gibi "kutsal topraklarda" yız.. OF & İYİDERE sözleri sonrası vedalaştık. Yalçın hoca'nın yolu açık olsun ve bu ismi bir yere not edin. Türk futbolunda devrim olacaksa bu tip işin mutfağını bilen yürekli, cesur, gelişime açık, genç teknik adamların sayısı artmalı. Son cümlem, girişte yazdığım bir teknik adamın takıma etkisi oranı ile olsun. Bence Yalçın hoca'nın takıma olan etkisi yüzde ellinin çok ama çok üzerinde.
RÖPORTAJ: SELİM DENİZALP
Yorum Yapın